Pazartesi, Mart 24, 2008

ikilemeden doğaç..


bugün tüm eski aşklara.. en ufağından en büyüğüne, en karmaşığından en saf temizine. ders felan hikaye. en nihayetinde insanız değil mi? öylesine yazılmış bir şey ya. bir yerde göz göze gelmemiz yetermiş ya zaten
................
eskilerden açılan sayfalardan bişeyler seçerken, belkide onlardan ne kadar uzak (yakın) olunmak istegimizi göstermeye çalışmışız. çöktü bir yerlerde liseden mi? en sevilen mi? esmer olan mı, kumral olan mı? yoksa sadece bal gözleri mi?.. leonardo di caprio nun yakışıklı oldugu yıllardan estantaneler...(=)
..............
posta gazetesinin verdiği saçma star posterleri. ilhan mansıza tapan minik lise hatunları. kurtuluşta bir börekçi. hacı hüsrev çingeneleriyle bir yolda mozaik ya. kültür sentezi bi yerde hayat okulu herşeyden önce. karşı komşu. pencere kapalı, perde kapalı. her akşam devir teslim rakıyı şarabı. en güzeli uykunun, en rahatı, en paspalı yaşamın. beşiktaşın en dalgalı zamanları. defile çalışmaları bulvarda. dolmuşla taksim, beleş tepeden kız kulesi. ve taksim ya=)... en güzel yeri gençliğimin. zaman akıp gitmekte süpürmekte ne varsa yaşantılar dahil. her sevilen taksime getirilmekte. kat kat büyümekte karnı geçmişimizin. siroz başlangıcı gibi.
.................
feshane den iskeleye yumulmaktaydı şarap elinde erol. yanında cano, dost, ozzy, iki de salak hatun (kullanmalık).. tekerrür etti tarihim sızıntılarım ilavelerimden çıkarken. şarapçı amcanın gözlerini büyüterek baktıgı rakımızdı rüzgarla dalgalanan saçları, masmavi gözleriyle... mezarlık dayakları.. pierre lotie den seyri aleme dalmak tavşan adasına, bitişimin yerine göz gezdirmek.. bir dede bir anneyi beklemek.. onlardan cilveler sunmak hayata.. kırılgan ruhlarla avutmak gözleri, birilerinin geçişini beklemek.. çılgınlar gibi seslenmek, emel in balkonundan bal gözlüge.. trajik işte keşmekeşin içinden seçilen yırtık hüsranlarmış.. yokuş yukarı çıkarken tıkanmalarımız da zevkliymiş, kaybolmalarımız mezar aralarında...güzeldi.. güzel kalıcak.. kalmalı.
................
spor ayakkabı giyme cezası. 3 geç bi tam gün devamsızlık. sağlık ocağı raporları.. ellerimizle boyadığımız duvarlar. koridor aşkları boylu boyunca.. ve etek boyu. alındığı gibi paysız kısaltılan.
...............
koşuşturmaca içinden seçtigimiz hoşluklar. güvecin yıllanmışlıgından gelen kıyma kokusu.. ilk dükkandan yenmez ama ikinci olan hani handaki minik dükkan.. bir de eker ayran. okuldan kaçılma geyikleri, metin in sopayla kovalaması, testereli bir genç, baltayla topuk yardırmalar.. heveslerin intikamı. aralarda kalmalar sevilenle sevenler muhabbeti..klanda içilen bira, ays ti, küçük saydıklarımın meyve suları. spartaküsün karabiber kokulu tostu.. son sene korkusu, heyecanı, endişesi, kuraklıgı, çoraklıgı.. yitirilenler.
................
velhasıl kelam büyüyüverdik. daha doğrusu öyle sandık. koşarak uzaklaştığımız avlu yabancılaştı bize. sandık ki üniversiteye kapağı atınca herşey tas tamam olacak. bitecek derdi herkesin. ebeveyn mod off olacak..uzaklaştık arkamızda istanbul. yol aldık bandırma izmir aydın.. vardık muğlaya. öyle küçücük öyle kendi halinde. 100 yaşında teyzeleri var. caanım ege. nasıl da sarıp sarmaladı. unutturdu herşeyi. açtı kollarını. marmaris, akyaka, bodrum, fethiye. güzelliğine kapıldık gezipdurduk haliyle=) okulu yazın da sevdik.. ev idare edip hayat idame ettik 3 er 5 er. gece gündüz bilmedik ama otokontrolü yitirmedik. kırsalına gülüp geçtik de saçlarımızı boyatmadık=) öyle ya feleğin çemberi istanbuldu.. biz oradan geldik.
...............
kazandıklarımız, şimdilerde bizlere eklenen etiketlerimiz var, insandan saydıklarımız.. çatı katının üçgenimsi camından bakıp yüksekligin korkusu da degil beklentisiyle sevindik. oldugumuz yer, dostlar, sevmeler kaldırım geyikleri.. itip kakışmalarımız.. kırmızıdan, sınav arifesinden sıyrılan yıgıntılarımız.. çalışma arası.. akyaka nın metrelerce koşulmasına ragmen bitmeyen sığlıgı, iskelede denize döktügümüz "yetti be şevki" yle birlikte attıgımız kinimiz hayata olan.. bekçinin izin vermeyişi "gamra bakıpturu"nun çevikliği.. güldüklerimiz agladıklarımız, tekne turu yanıklıgı, yüksek atlamalar, deniz hayatına yaptıgımız dalışlar.. oynaşmalar su altı geyikleri, su üstü develeri.. deniz inegini sağmak.. fonda kristinla yazmak sonu olmayanlarımızı.. belkileri hanileri keşkeleri düşünmeden ötelemek arta kalanlarımızı.. ve yine bir yaz daha geliyor sondan ikinci kez.. içimizde taşıyacak olduklarımız, sırtımızdan eksilmeyenlerle devam ediyoruz kıyametin içinde.. neresindeyiz bilmeden çözümün.
sonumuzun olmaması.

Cuma, Mart 21, 2008

sancılı sayfa'm

ambulans sesi, demir dograma sesleri, arabaların çıkardıgı yogun motor sesleri, fonda olmalı çalarken, mecalsizce yapraksız sayfalara yazmak geldi içimden. nerden başlayacagımı bilmeden başladım kusursuz olsun istiyorum. içimdekiler dışıma vurmaya çalıştıgım ama her seferinde bir güzel örttügüm yanlarım..

hatrımda kalan koyu bir ten.. aglamaklı bir çift göz, kalıntısız bir tek söz, anlamsız dökülen yaşlar, ellerinin yüzümde dolanışı, saçtaki dokunuşlar, fikrin yoruma kapalı hali.

savunan bir vefa.

atfedilen sunumlar, yoksayılan vedalar, bir kandil, loş ışıgın altında yanan iki can...

Cuma, Mart 14, 2008

kime ne? nasıl? nerde? ya bu ne?

planlanmamış hesaplar vardır insan hayatında. nasıl nerden başlanılacagı bilinmeyen ben attım en hafiften adımımı.. başlangıcım ya! en dipten çıkacagım yola. bir sırdaşla belki de tek başıma..
korkulası yönlerimi bırakalı ne kadar uzun zaman olmuş sevilesi yerlerim tükenmiş. ben sevmeden de olsa yaşayabilmek amacındayken. asıl istegim sevilmekti tabi ki tercihleri degişmeyen bir insan arzulardım bende. kalbinin yavaşça ama benimle attıgına sevinecek, yakıştı mı elbisem dedigimde utanacak, örtüler giyinecek, giydirecek çekimser erkegim olsun isterdim..
korktugum olmasın tanrım, tanrım dedim sana çekindirtme beni paylaştıgımı düşündügüm adama karşı. nefes alışım zorlaşsa da aptalımsı yazıların akabinde tutsamda kendimi, çıkış noktam sen olmasanda buluyorum eninde sonunda bir yer kendime her zamanki yerimi...
ben bulmuyorum sanırım artık, kendiliginden beliren bir uç buralar.. virüs yolla belki, belki bu sefer tüketirler sayfalarımı.. yoksa benden olmayanı daha fazla ögretmek istemiyorum bu düşsüz yaratıklara.

"bana neler dedirttin lanet olsun ey adam. ben bişey bilmiyorum. sadece içimden geldigini yapıyor içimden geldigini çalıyor, onunla baglanıyorum kopmuş tutuksuz noktalarıma..."

kifayetsiz kelimeler ya beni anlatamayanlar. sadece a ya basmak ne kadar zor işmiş meger. hele ki okumadan yazmak. sadece kükrüyorum tükenmez tükenenlere. hani seviyordun be vefasız... ürktüm artık istesen de senin ona yazdıgın kadar üzülemem sana.. kendi hayatımdan aldıgım tek varlık ortada zahi olmuş vaziyetlerde...

amanımsı kelimelerin de a.q. umursuzca umursamıyorum, iki agaç altında oluşunu. bir yakın dostla, iki yakın dostla paylaştıgım keskinsiz zavallı roman benim anıtım. nasıl bırakıp geldim seni, senleyken... bir günmüş benleyken ..yakınımdayken nasıl da yıpratmışsınız habersizce..


bu bir mektuptur sevgiliye yazılan.. hüzün mü anlatır sevgi mi henüz ayırt edemedim ya önemi de yok zaten tek bildigim sadece tek bir bakıştır bana bişeyleri anlatan.. kara kaşlar ve kara bir çift göz...

Perşembe, Mart 13, 2008

küçük o daha

küçücük bir nottu kızı üzen..
öncesi oldugunu, varlıgını koruyacagından korkardı hep. korktugu başına gelince anlamıştı bunu yapmaması gerektigini. eksilecegini düşündügü anda yıpratmıştı zavallı bedenini..

inanmıştı bu kez dogrudur demişti. herkeslerde inandırmıştı. nasıl bir oyunsa bu içine almıştı herkes, sanki herkes bilinçli bir şekilde hiç utanmadan yapmıştı bunu. severdi bazen sevilirdi ya ruhlar sadece severmiş meger. sevilmek ne zaman haddine düşmüş ki! sıgınmakta haklıymış nostaljisine. korunacak, güvenecek tek yeri oldugunun farkına varmaktan bıkmazcasına devam ettirmiş küçük gördügü yıprangaç hatayı. yıprangeç demeyi ögrenmiş.

elleri üşümüş yazarken karalarken sayfaları. silip silip yeniden yazmış tüketmiş varlıgını, varlıgından saydıgını. "neden yazdırır eller bana bunları?" diye sorgulamak zorunda kalmış herşey bittikten sonra. fondan sevilesi bir müzik çalarken titremeye başlamış, aç duyguları bedeninin basıncını çekmiş.

her itirafında yıprandıgını söylemek istermiş elbet. tutmak istemiş ama kaybetmek ona göre olmadıgı için yine susmuş. rüyalarda saklarken kalbinin bu denli fırlatıldıgını görünce verdigi öğütler gelmiş aklına. ne gerek var ki derkense bitiyorlugun içinde bulmuş kendini. susma suzan anlat derdini.

konuş artık! erteleme! kesiklerinden ürkme! acıtır belki öldürmez! hoş ölümden korkmayalı yıllar oldu be güzel anam. acı tecrübeleri ögreneli çok oldu. erken olgunlaştın.

"haketmedim yanındayken yalnızlık çektirilmeyi, seninleyken bile özlerim derken şimdi bu da nesi be çocuk fikirlim. boşluklarım var şimdi hadi tamamlamaya çalışsana bulamıcaksın bu kez. gizledim senden herşeyimi. haketmedim... haketmedi.. haketme.. haket.. hak.."



"küçüğüm beni yalnızlıgıma bırakın..." aldatmayın

Pazartesi, Mart 10, 2008

kargaşamsı karmaşamlı benli onlar

karakteristiktir anlar olur ki tutamaz dökersin kelimeleri. tırmanışa geçer istemsiz düşüncelerin dökülmek istercesine. öyle doluyum ki bu düşüncelere... yaşananlar, canlar, tükettim. uzakta beklenenlerim var, beni bekleyenler var. korku dolu bakışlar ardında okudum başka bir candan dökülen ince ince hazırlanmış sunuyu, özel ve önemlilerin özellikle seçildigini hissederek okudum. uyandı bende de zamandan seçmeler. minik elentilerim ardında gizlediklerim.

üşüyorum ısındıgım, sıgındıgımı düşünerek..


ürkütme beni.. azaltma.. seyreltme.. sogurma.. tüketme..

korkmuyorum...sana dönüyorum.. senden gelenleri tekerrür ettikçe..öyle işte..!

Cuma, Mart 07, 2008

kedi "zozi", insan ve türevleri


hayattan haber beklemek yorucuymuş, canların telaşesinde kıvrak hamlelerle cevaplar vermeye çalışmak da öyle. endişeyle kapattıgım gözlerimi açmam da buhranla oldu. ürkek bir haldeydim uyurken, sana yazacagımı düşünerek buğulanmıştım. sabah 6.30 civarları gördügüm bir rüyaydı bana açtıran gözlerimi, sendin rüyamdaki. uyandıgımda ise ateş gibi yandıgımı farkettim. yakınlarda buldugum kagıda karaladıklarımdan sonra dalmışım: "ilk gecen, benimse ilk sabahım. uyandım erkenden hayat diye! ellerim ayaklarım alev topu gibi, içimi sıkıyor. neden böyle oldum derken sanırım sebebim belli.. gittiginden bu yana haber beklemek ulaşılamamak, ulaşamamak can yakıyor, el ayagın ne haddine...!" böyle bitirmişim bana bıraktıgın cümlelerimi halbuki biraz daha beklesem senden gelen mesajın sevinciyle uyayacakmışım. neyselerimi, keşkelerimi bırakmıştım uzun zamandır. içim az da olsa rahatladı.

bir parkın ortasında insan olanla bira içmek, şarkılar söylemek gibi... zoziyi, zozileri sevmek gibi.. ürkek, korkak, kaçan gözlerle bakan zavallı kediler gibi kıtırdata kıtırdata özlüyorum gidenlerimi...

Çarşamba, Mart 05, 2008

sade kız ile arkadaşlık


arkadaş!

nasıl bir terimsin sen? arka kelimesi, arka çıkmak fiili, korumak kollamak, bişeylere -daş'lık etmek ..sırtını dayarsın işte.. pekiştirirsin her görüşmede, her şarkıda, her yerde çekinmeden..


bir gün de aşık olursun seversin kafiyesiz, redifsiz. uyum aramadıgın içinde takılırsın sillesine.. adım adım yaklaşarak sevmeye çalışırsın...ve olaylar..


sade kız bir gün sanatkar sevdicegi ... ile buluşur kanlıca'nın sakin havasında. hayatın güzelliklerinden bahsederlerken güzel ya! sever ya! arkadaşından bahseder. renkli görünümlü, güler yüzlü, eglenceli arkadaşını anlatır sevdicegine. derken buldukları en yakın telefon kulübesinden ararlar yanlarına çagırırlar renkli kızı. sade kızın sevdicegi sanatkar çocuk , renkli görünümlü kızla tanıştıktan sonra onu alay konusu haline getirerek sade kızı üzer. renkli görünümlü kız aralarından ayrıldıktan sonra sanatkar çocuk sade kıza, arkadaşından hoşlanmadıgını söyler...
aradan geçen zaman;
iş vesilesiyle şehirden ayrılmak zorunda olan sade kız sevdicegiyle vedalaşır. ilerleyen günlerde görüşme zorlugundan dolayı birbirlerini özlemeye başlarlar. sanatkar çocuk ile renkli görünümlü kız bir gün eminönü-kadıköy vapurunda karşılaşırlar. kadıköy'de çay bahçesinde çaylarını yudumlarlarken birbirlerinden etkilenmeleri sözkonusu olur ve istenmeyen olaylar gerçekleşir.
sade kız istanbul'a döndügünde yaşananların farkına vararak arkadaş dedigi sözde renkli görünümlü kızı hayatından, sevdicegim dedigi sanatkar çocugu da hayatı olmaktan çıkarır.


şimdilerde ise sade olmanın güzelligi, en tartılı sözlerle vermiş oldugu vedalarıyla hayat mucibesine devam etmektedir.



sade kız seni seviyoruz...(=

Salı, Mart 04, 2008

görünmez kadın -SBKD-


kelamlar edilmiş, gülünmüş eglenilmiş, ifadeler verilmiş tanımlamalarla. acıyan bir yer kalmış, odagı. adım atamaz hale gelerek körelmiş, kötürüm düşünceleri yüzünden tıkanan bedeniyle varlıgının arasına sıkışmış. tekil insanların koluna girip, oyunlar oynamış onlara da, onlarla da...kısıtta saklamış, korumuş, kulagı kanayan kediyi.

--cadde başında görmüş O'nu en son, sabahın körüymüş bir chevrolet miş O'nu alıp götüren, 56 model bir kamyonet. yaşlı bir amca birde O varmış kamyonetin arkasında. yaşlı amca çömelik otururken bir yandan da elindeki mendili soluyormuş, soyulmuş düşünceleri ardında... veda ederken amcaya takılan gözlerini çekmek istememiş, O'nun yüzüne bakınca olacakları düşünerek. destek almak için arkadaki çitlere tutunmuş dikenler, batmış ellerine, dikenli teller.. kamyonet horhor sesiyle ilerlerken sadece bir el görünmüş uzaklaşan hayatın ardından.. dönecegi aşikarken kapıldıgı hezeyan yüzünden titremiş soguktan donan bedeni.. günler geçerken mektup beklemiş küçük kız aldıgı haberler yanında, çektigi acıyı bastırmak zor olanı başarmakmış hep yazmak istedigi hikayesine başlamış, anlatmış olanı biteni, bitirmiş mektubu, zarfı kapatırken daha anlatacak ne çok şeyi oldugunu anımsayarak kaçmış mektubu öpüp salmış habere...--


nice zamanlar oldu, yaşadım, yaşlandım tom waits sardı her yanı şimdi argın sesiyle dinleniyor ruhum. son bir kez daha, son bir kez daha, so.. sarılamadım
bitmedi s b k d larım...


yanındayken yaşamak vardı ya uzaktakine dayanamıyorum...seni seviyorum...

damlalarımda saklısın...

hakiye


kemirgen zamanın degişken ruhlarını tanıdı. düşük ölçütlerle hazırlanmış topluluklar vardı, geçtigi yerlerde. kalıntılar içinden sıyrılamamış çırpınamayan balık misali kokuşmuştu ruhu. kafasını görmek istemeyen insanlara yedirildi, farkına varılamadan. farkına varamadı, o bile, düşüncesizlerin düşledigi kabuslara girince. istemli boklar degillerdi, dedi her kalan solukta. güvenin sarsmış oldugu güvensizlikte küçük bir balıktı işte. fışkırdı sonra bir grup su arkadaşı ve diger balıklar. bir yerlerde onların çaresizliklerine, aldanmışlıklarına, kandırılmışlıklarına bakarken daha da absorbe oldu çekilen sudaki ruhu. geçmişi düşündü, bir bedenken ki hallerini... yüreginde topladıgı kirli kanı nasıl da temizce minik bedeninde dolaştırdıgını. birilerinin midesine giderken, yutulmanın verdigi acıyla canı daha da yandı. küçücük burnuyla sadece besin aramaya çalışırdı oysa ki!



neden ayırdılarki bedeninden...

Pazartesi, Mart 03, 2008

baş harfler!

bizim bi arkadaş var insan dediklerimizden arkadaş diyorum ya en oluru yaraşırından..geçenlerde onun yazdıgı bişeyi okurken dikkatimi çekti de, hep hüznü kederi mi yazar insan!

mutluyum bugünde belki istediklerim olmuyor
belki sevdigim yanımda degil,
belki sevdiklerim mutsuzlar,
belki hayatı hala sallamıyorum
belki ..belki .. işte
böylesi midir mutlu eden insanı böylesiyse de iyiymiş
degişikmiş huzurla mutlulugu ayırt edememek, güzelmiş vesselam

baş harflerden bişeyler çıkarırmış birileri özenmiş...
olsun desemde içime yer etmiş azbuçugundan
katlandık işte..kelimeler hafızamda degil ama görüntü yerinde hala


neyse ki kırılsak da tamirimiz var, herşeyi bilelim derken bildiklerimizden de olduk iyi mi..

peh!

Pazar, Mart 02, 2008

öyle sevmem ama


hakedilenler yaşanmasa da dönem geregi zaman geregi başa gelen çekilir senfonisi yine tepemizde döner durur. adımlarını savunmasızca savurursun ama dikkat etmen gerektigini farketmeden.. birileri bişey diyecek yoktur ki olmamıştır. hayatında nefsi mudafaa yla tanışalı yıllar olmuş bıçak çekmişsin canından canını alana.. söylememişsin kimselere söylenmez ya icabındandır.. ben öyle sevmem ama yaptım işte..


fonda bilmedik bir müzik degil zerrin çalıyor, zerrin özer, çok dinlemem ya "şimdi rüyalardasın" diyor! vay be anlatılan en iyi kelammış benimle ilgili..

öyle sevmem ama yaptık bir kere girdik aşkın bilmem nesine.. korkaraktan..(=)

yoruma açık yerlerim kabardı bugünlerde, gitti ya! özledim! her gün dememe ragmen duymak istedigi bu degilmiş gibi gereksiz mevzularımız var derbeder karakterlerde..
gereksiz..
öyle sevmezdim ama bulaştım monogami geregi degil benimkisi sevdim akıdeş!
degişik de olsa sevdim. bilmesemde nasıl davranılması gerektigini yanlış mı yapıyorum diye sorgulamadan sevdim..
karmaşık yapılar içinde kargacuk burgacık yazıların arasındayım fes başıma..
sevimsizce ..
dışarı çıkmak zor geliyor havada kokusu kalmış.. tende tadı.. canda izi.. parfüm mü hatırlatan ama çıkarmadım t shirt ünü.. böcegi yanımdan ayırmadım sen yokken...


öyle sevmezdim ya sevdirdin..