Cumartesi, Ocak 12, 2008

veda..


yıpratır çogu zaman gidenin yolunda yollanmak, zamanın yudumlarını yudumlarken bogulursun. gidiyor ya ardından bakakalıp, "kalıp" olursun. ince saz söylemiş ben degil vedalar firardır da "sakla beni bulmasınlar sabaha kadar" diyen birine nasıl veda eder bir müslim, gayrimüslim, insan ulan! insan! mevsimin bitişi dönüşsüzlüge, son vapura döner zordur veda etmeler. korkutur, acıtır, can yakar. ederken de yakar edilirken de.
etmeseydik vedamızı.. etmedik de "hep aklımdasınız" diyen birine...

mezar

durak noktamız. dengelerin buluştugu sözde hükmün verildigi zekaca tanımsız, duygusal baglamda yaşamın en kötü belki ama kişiseliz ya a.. k..! sevdiginse orda varolan pardon yokolan, hani dönüşsüz olan, o zaman huzurun yeridir vesselam.beklentilerin zamansız alır seni tıpkı onu senden alanlar gibi yorumun en alasını yersin ...mezar işte

geçmiş

gelecekten yozlaşmış, üstüne kirler pasaklar bulaşmış, korku dolu bakışlarla donuklaşmış mat tarih. zevkin utandıgı, hayatın sakındıgı bir iki cümledir anlatılmak istenirse şayet. yorumlar yoktur çogu zaman, zaman ya geçmiş ne kadar geçmiş de olsa katacak ya en katmerlisinden cefayı sefasızlıgına, indir-di darbeyi -di'li geçmiş zamanda, indir-miş zamanı miş'li geçmiş zamanda. mutluysan mutluydun be insan, korktuysan da korkmuştun, kaçmışsan da kaçmıştın, sevmişsen de sevmiştin en miş'lilerinde...

yagmur

sorumsuzca ıslanmak, evine gitmek istemeden,sıgındıgın bir dost omuzu,paylaştıgın pek çok seydir destekçin. yanında olanlara sahip çıkarken hiç ummadıgın anda çalar telefon; "merhaba" dersin ses:"sizi unuttugumuzu sanma" demektedir. anlamazsın bir müddet anlamlandırmaya çalışırken ey dost sen miydin beni istedigimle kavuşturan, yoksa istedigim mi bana kavuşmak istedi? anlamak ifade dışı, neyseki zor zamanların fedaisi yine terketti beni, cellat. seninle uyuyacagım kavuşmak istedigim! sadece seninle uyanmak için.yagmurlu bir gündü sorumsuzca ıslandıgım ve ıslattıgım.

ruhi'm

çocukken yarattıgım kahramanım.yıllarca yaşamayı sürdürdük birlikte uzun ömürlü bir ilişkiydi bizimkisi.sürer de dedik beraberligimiz, ben yaratmıştım onu, benim istedigim gibi biriydi.başlarda kumraldı sonra büyüdükçe esmer oldu bal rengi gözler taktım, yeşile çalan gözlerine.kahverengi saçları zamanla siyah kıvırcık oldu.çirkinleşti büyüdükçe ayıpları arttı, sakınırken onu kendimden bile gizleyemez olmuştum hedeflerimi hırslarımı.kırık düşlerde saklanan sakıncalı düşüncelerim arasında gizlemeye karar verdim ruhimi.hoş ben sakladıgımı sandım o çoktan gitmiş ruhlar alemine.hain ruhum! sen de mi bre zındık?aslında yokmuş büyüyünce ögrendim,keşke hiç büyümeseydim

can'a


donuk zamanın boş sayfalarını karıştırdım dün.. yaşamla ölüm arasında kalmış o ince vebali gördüm.
yanımda olmak istermişcesine kucakladı beni.. bende onu.. varlıgı nasılda varmış yoklugunda bile.. becermiş en uzaklardayken de hayatta kalabilmeyi pek çogumuz yapamazken, boşken.. rüya mıydı? hayal miydi? istek miydi? sorumsuzca gelmişti. bu degildi önemli olan gelmişti ya, rüyaydı aslında en güzellerinden.. yaralıydı yüzüm koşuştururken, bi yerlere yetişiyorken tam da o sırada yaralı yüzümü sarmaya gelmişti... o an en berbat eczane bile tertemizdi hijyen olmuştu adeta.. sevdi yüzümü sağ yanımdaydı yaram, önce acıdı, sonra kapandı, sonra iyileşti şefkat görünce.. özlemiş..
saygılarımla ruhum..