Perşembe, Ağustos 12, 2010

Senleyken bu hayat.

Göğüs kafesimde oturan sen,
Ağırlığını al artık üzerimden.
Yoruyorsun beni sen,
Kelimelerimi 3 kişiyle 2 kişi arasında bencilleştiriyorsun sen.

İçimden ettiğim hakaretlerle,
Sayın Sen,
Uzak durman için, durdurdum seni.
Uzak olman için, istedigim gidişin,
Peşimdeki senden çekti beni.

Bugün acıdı biraz tufçe.
Bugün yordu son kez sürdüğüm kokun beni.
Senin olmamak için verdiğim günlüksel savaşlarım, bugün arkama bakmadan ilerlememi söyledi, zamanın içindeki hayırla. Yok olmadın henüz, durdurdum ama kendimi.

Kendimi Lizozom gibi hissetmem de bundandır. Sendendir. Tek kelimelik, iki hecelik adındır, iki anlamı barındıran bünyemde. Uyumuştuk ya, uyumamış, uyanık kalmışım. Şimdiyse aslında uyuduğumu anlamışım. Susmuşum. Herneyse.
Sindireceğim yine varlığın giderken, artan varlıklarımla.
Sindireceğim yine. Zarar verirsei delinirse zarım. Yırtacağım, yutacağım.

Belki bi gün kendimi de.

Pazar, Ağustos 01, 2010

Back to the Love.

Her nokta seçim zorunluluğu yaşatıyor insana, seçme şansı vermeden; ukalaca. Doğaçlama sürecinde yakınmalar başlar. Gerçek dansçı, aynada kendi gözlerinin içine değil de; hatalarını görmek için hareketlerine bakar. Sonelerin ayakta alkışlanması için, "orda" olmaktır önemli olan. Birilerine tepki olsun diye gösteri yapar ya insanlar, geçmişte birikenleri karmaşıklaştırıp fikir önerisindedirler aslında. Bir nevi felsefi bişey olmadan kendilerini sadece göstermek amaçlı.

Gelgelelim bi' balkon konuşması. Bir karı-koca analizi. Mutsuz beraberliklerin sonucu iki kadın buluşması. Yürek acıtır böyle durumlar. Sakin sakin huzursuzluklarını birbirlerine aktarıyorlar. Ve fak' at neden evli olduklarının farkında değiller.

Bense uzun zaman sonra aşık olmak nedir unutmuşken, kendimi biriyle birlikte o mutlu mesut haller halinde görmeyi arzu ediyorum. Bunu bi de uzun zamandır yapıyorum kendime.

Kim ne olduğundan uzak, birine ait olma hissiyatına yakın olmak..

Biri bana söylesin. Bişeyler desin. Bira içmeli. Biraz daha içmeli.

Kelimeler dengesizleşiyor.
Ter denemesini hissederken,
Derininde büyümemeyi yaşıyorum.
O huzursuz, ben tatsız.

Kelimeler yine dengesizleşiyor,
Aktaramıyor, huzursuzlaşıyorum.
Yaşamak istediğim pembe balık Pakize kadar hırçın,
Pijamalı Osman kadar sadık.

Kelimeler dengesizleşiyor,
Karıştırdığım sedalar nakış olarak işleniyor beyne,
Yormasa da temettü ediyor.
Birlik içinde dirliğin saygısızlığını anımsıyor.
Elektrik anını hatırlamak istiyorum.

Ve kelimeler bir kez daha dengesizleşiyor.
Onunla olmak istediğim yerde bile,
O olamasam da, onun da olamıyorum.
Bir bardak dahalarım bile küçümsenmiş.
Hadi gülümse artık, mutlu ol sen o kuyruklu kadar.
Derin ol sen, o hırslı kadar.
Hakim ol ben, bi' zaman Ben olabildiğim kadar..

Aşık olmak istiyorum.