Cumartesi, Kasım 06, 2010

Pardon?!

Gerçek olanla yüzleşirken, seslendiğin duygular tılsımlı bi' şekilde köşe kapmaca oynuyor. Zorlama be klavye yaz işte demek neye yaramıyorsa geçmiş çağrışımları çağrılamak da birşeye yaramıyor. Yine aynı dalavere, aynı senfoni kışkırtır gibi derinden ama uzun fay hattı çabasıyla -bana kıkırdayarak- sinir ile sınır noktalarımı zorlayarak ilerliyor. Ve ben ilk kez bir şarkı odaklı olmadığımı ona ne kadar söylesem de aynı fay hattı yüksek yıkımlarla kişiliğimi zorluyor.

Depresif halleri kendine yakıştırmaz insan denen, kabul etmek istemez aslını. Aksine yoğun depresyon halinde olduğumu şiddetle kabul etmeme ve ettirme çabama rağmen çevre sakinleri inatla "ben de hıhım.." şeklinde dönüşler almam da yoruyor. Çare aramıyor olmanın verdiği bir tanımsızlık da var. Hani biri çıksa gelse; "Ben o dertlerin çözümüyüm" dese kehkeh gülecek bir halim var. Sorum bile var bu şahsa "Dert nerde?" şeklinde giydirme bile yaparım amiyane.

Gelgelelim satılık dairelerin kredisel hali, 5- 6 kasım muhabbetlerine bile geriliyorum. Bişey istiyor olup, hedef kestirmeleri yapmaya özenir durumlarındayım. Çare Sarıgül?

Bu kez kıskaçlar dar, alan; paslaşmaya bile müsade etmeyecek kadar terbiyesiz. Senin o maske dediğin ruhsal oyunlarım var ya, onlar teker teker suda yüzebilir hale geldiler. Katıksız alkolün bünyeye verdiği hasar gibiyim, namusait bi' yerde inecek var! Durur musun? Hayatımın sakin gorunumlu manyak şoförü?

Tamam lan! İyiyim ben. Evet evet. Müzik, kitap, filmim ben. Sabahım bazen, karanlıktaki enginliği bozan o kadınım ben.

2 ATIFLAR:

Bronach dedi ki...

Hayırdır hayat duvarından tuğlamı çaldılar. Bune yahu..

Rönesans Casusları dedi ki...

Evet o gun hayat duvarıma çöğdürmece durumları soz konusuydu. Şimdilerde 180 derecelik muhteşem bir dönüşle, muhtemelime geldim. überim.